Fobi

Fobi nedir?

Fobi, kişinin gerçek tehlike veya risk içermeyen bir duruma karşı duyduğu yoğun ve irrasyonel korkudur. Bu tür korkular, bireyin yaşam kalitesini düşürebilir ve sosyal ya da iş yaşantısında çeşitli zorluklara yol açabilir.

Fobi nelerden kaynaklanabilir?

Fobiler çeşitli sebeplerden oluşabilir. Çevresel, biyolojik veya psikolojik olabilir. Çevresel olarak sosyal öğrenme yoluyla oluşabilir. Örneğin köpekten korkan ablası sebebiyle kardeşinin köpekten korkmayı öğrenmesi. Kültürel olarak yaygın korkular etkili olabilir. Yüksek ses ve yükseklik korkusu gibi doğuştan olabilir. Gelişimsel olarak geri kaldığını düşünen öğrenci, performans göstermekten korkabilir.

Fobisi olan kişide görülebilen davranışlar

Kaçınma Davranışları

Fobik Nesneden veya Durumdan Kaçınma: Fobisi olan kişi, korktuğu şeyden kaçınmak için çeşitli stratejiler geliştirebilir. Örneğin, yükseklik korkusu olan biri yüksek binalara çıkmaktan kaçınabilir veya sosyal fobisi olan biri kalabalık ortamlardan uzak durabilir.

Planlama ve Hazırlık: Kişi, korktuğu durumdan kaçınmak için fazla dikkatli plan yapabilir veya ekstra hazırlıklar yapabilir. Örneğin, bir uçuş korkusu olan biri, uçak yolculuğundan kaçınmak için karayolu ile seyahat etmeyi tercih edebilir.

Fiziksel Belirtiler

Fizyolojik Tepkiler: Fobik durumla karşılaşıldığında, kişi genellikle fiziksel belirtiler yaşar. Bunlar arasında kalp çarpıntısı, terleme, titreme, mide bulantısı ve baş dönmesi bulunabilir.

Panik Atak: Fobik bir durumla karşılaşan kişi, panik atak geçirebilir. Panik atak sırasında nefes darlığı, göğüs ağrısı ve aniden artan korku gibi belirtiler yaşanabilir.

Psikolojik Belirtiler

Aşırı Endişe ve Korku: Fobik birey, korktuğu nesne veya durum hakkında sürekli olarak endişe duyabilir ve bu korkular, günlük yaşamını etkileyebilir.

Kontrol Kaybı Korkusu: Kişi, fobik durumla karşılaştığında kontrolünü kaybetme korkusu yaşayabilir. Bu durum, kişinin kendini yetersiz hissetmesine veya çaresizliğe yol açabilir.

Kişisel İlişkilerde Etkiler

İlişki Problemleri: Fobiler, kişisel ilişkilerde de sorunlara yol açabilir. Kişi, fobisi nedeniyle partneri, arkadaşları veya ailesiyle iletişim kurmakta zorluk çekebilir.

Kendini Suçlama ve Utanç

Suçluluk ve Utanç: Fobisi olan kişi, korkularını kontrol edemediği için kendini suçlu veya utanç içinde hissedebilir. Bu durum, kişinin özsaygısını olumsuz etkileyebilir ve tedavi arayışını engelleyebilir.

Ne yapılmalı?

Fobiler, kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir ve tedavi edilmediğinde uzun vadede sorunlara yol açabilir. Psikoterapi kişinin fobik korkularını anlamasına ve başa çıkmasına yardımcı olabilir.

Ebeveyn Çocuk İlişkisi

Ebeveynlik nedir?

Ebeveynlik, birçok insan için hayatlarının en derin ve anlamlı deneyimlerinden biridir. İnsanlar genellikle ebeveyn olduklarında, sorumlulukları artar ve bir başka insanın hayatını şekillendirme sorumluluğunu üstlenirler. Ebeveynlik deneyimi, birçok duygusal, fiziksel ve zihinsel zorlukları içerirken aynı zamanda büyük bir ödül ve memnuniyet kaynağı olabilir.

Ebeveynlik, çocuğun gelişim sürecinde büyük bir rol oynar. Ebeveynler, çocuklarının sağlıklı bir şekilde büyümesi, değerleri öğrenmesi, beceriler geliştirmesi ve mutlu bir hayat sürmesi için çaba gösterirler.

Aynı zamanda, ebeveynlik bir öğrenme sürecidir. Ebeveynler, çocuklarıyla olan etkileşimlerinden ve yaşadıkları her türlü deneyimden bir şeyler öğrenirler. Bu deneyim, ebeveynlerin kendi sınırlarını, değerlerini ve becerilerini sınamalarını sağlar.

Çocuk açısından ebeveynlik nedir?

Ebeveyn çocuğun güvende hissetmesini, olumlu bir benlik algısı oluşturmasını sağlar. Seçimlerinde ona rehberlik yapar. Çocuğun yaşam yolculuğunda her daim sığınabileceği güvenli bir liman olur. Ebeveynler çocuğun hayatındaki en önemli kişilerdir çünkü birlikte en çok zaman geçirdiği ve bağlandığı kişilerdir onlar. Çocuğun henüz hayata dair fikri gelişmemişken hayata tutunmasını, hayatı anlamlandırmasını sağlarlar. Çocuk zamanla bireyleşip sosyal çevresi genişledikçe bu önem azalsa da gerek kişilik, gerek yaşam biçimi olarak etkileri hayatı boyunca devam eder.

Ebeveynlik görevi

Ebeveynlik görevi, çocuğun gelişimsel yani; fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve dil ihtiyaçlarını karşılamak ve gelişimsel görevlerini yerine getirmesini sağlamak ve bunun için çocuğa rehberlik yapmaktır. Maslow’un hiyerarşisinde belirttiği gibi öncelikle fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarımız giderilmeli. Sonrasında önemli olan ise sosyal duygusal ihtiyaçlarımız. Karşılanan ihtiyaçlar ve doğru rehberlik ile kendi potansiyelini gerçekleştiren bireyler yetiştirebiliriz.

Ebeveynlik tarzları

  1. Otoriter Ebeveynlik Tarzı

Otoriter ebeveynlik tarzı, disiplin ve kurallara aşırı vurgu yapar. Ebeveynler, genellikle otorite figürü olarak görülür ve çocukların düşünceleri ve duygularıyla ilgili pek az esneklik gösterirler. Kurallara sıkı sıkıya bağlılık beklerler ve çocukların itaatsizlik durumunda ceza uygulayabilirler. Bu tarzda ebeveynlikte amaç, çocuğun düzenli bir şekilde davranmasını ve toplumsal normlara uygun olarak yetişmesini sağlamaktır.

  1. Demokratik Ebeveynlik Tarzı

Demokratik ebeveynlik tarzı, ebeveynlerin çocuklarıyla açık iletişim kurduğu ve onların fikirlerine değer verdiği bir yaklaşımı ifade eder. Ebeveynler, çocuklarına karşı anlayışlı, destekleyici ve empatik davranır. Karar alma süreçlerine çocukları da dahil edilir ve çocukların bireysel ihtiyaçlarına önem verilir. Bu tarzda ebeveynlik, çocuğun bağımsız düşünme becerilerini geliştirmeye odaklanırken aynı zamanda sorumluluk alma ve özsaygı kazanmasını teşvik eder.

  1. İhmal Edici Ebeveynlik Tarzı

İhmal edici ebeveynlik tarzı, ebeveynlerin çocuklarına yeterli ilgi ve desteği sağlamadığı bir yaklaşımı ifade eder. Ebeveynler genellikle duygusal olarak uzak veya fiziksel olarak meşgul olabilirler. Bu tarzda ebeveynlikte çocukların duygusal ihtiyaçları göz ardı edilir ve gereksinimleri karşılanmaz. İhmal edici ebeveynlik, çocukların duygusal sağlığı ve gelişimi üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir.

  1. İzin Verici Ebeveynlik Tarzı

İzin verici ebeveynlik tarzı, ebeveynlerin çocukların özgürlüğüne ve kendi kararlarına diğer tarzlardan çok saygı gösterdiği bir yaklaşımı ifade eder. Ebeveynler genellikle sıcak ve anlayışlıdır, ancak sınırları net bir şekilde belirleme konusunda bazen zorluk yaşayabilirler.

  1. Mükemmeliyetçi Ebeveynlik Tarzı

Bu tarz ebeveynler genellikle çocuklarından sürekli olarak mükemmel performans beklerler ve bu doğrultuda onları yönlendirirler. Yüksek beklentiler, eleştirel ve detay odalı olma, performans odaklı ödüllendirme, karar verme konusunda kontrolcü ve yönlendirici olabilirler.

  1. Reddedici Ebeveynlik Tarzı

Reddedici ebeveynlik, çocuğun ihtiyaçlarını ve duygularını görmezden gelen veya küçümseyen, çocukla duygusal bağ kurmakta yetersiz kalan ebeveynlik tarzını ifade eder. Bu tür ebeveynler genellikle çocuklarının duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını anlamazlar veya önemsemezler. Reddedici ebeveynlik, çocuğun özgüven eksikliği, duygusal dengesizlikler ve sosyal ilişkilerde zorluklar yaşamasına neden olabilir.

İletişim

İletişimi duygu ve düşüncelerimizi sözlü ya da sözsüz paylaşma, karşı tarafa iletme; aynı zamanda karşı taraftan da geri bildirim veya paylaşım alma süreci olarak tanımlayabiliriz. İletişim kurma doğum öncesi dahil olmak üzere hayatımızın tüm dönemlerini kapsayan bir süreçtir. Bu süreçte ne kadar sosyal, duygusal ve sözel veri alırsak iletişim becerimiz ve birikimimiz o kadar artar.

İletişim kurmanın faydaları arasında; becerimiz ve birikimimizin artması sosyal duygusal ve dil gelişimi açısından oldukça önemlidir. İş hayatında ve serbest zamanda daha kaliteli zaman geçirmemizi sağlayabilir. Ayrıca iletişim; toplumu bir arada tutar, yardımlaşmayı ve birbirimizi tanıyarak oluşan güveni artırır.

Bununla birlikte;

Bağlantı Kurma: İletişim, insanların birbirleriyle bağlantı kurmasını sağlar. Bu, sosyal ilişkilerin gelişmesine ve toplumsal bağların güçlenmesine yardımcı olur.

Anlayış ve Empati Geliştirme: İletişim, insanların birbirlerini anlamasını ve empati kurmasını sağlar. İyi iletişim becerileri, duygusal zeka ve sosyal zeka gelişimine katkıda bulunur.

Bilgi ve Fikir Alışverişi: İletişim, bilgi ve fikirlerin paylaşılmasını mümkün kılar. Bu, insanların öğrenme ve gelişme süreçlerine katkı sağlar.

Problem Çözme: İyi iletişim becerileri, problemleri çözme sürecinde önemli bir rol oynar. İnsanlar sorunları açıkça ifade edebilir ve karşılıklı olarak çözüm yolları bulabilirler.

Motivasyon ve İkna: İletişim, insanları motive etme ve ikna etme sürecinde etkilidir. Güçlü iletişim becerileri, insanların hedeflerine odaklanmalarına ve işbirliği yapmalarına yardımcı olabilir.

Toplumsal Uyum: İletişim, toplumsal uyumun sağlanmasına katkıda bulunur. İnsanlar arasında anlayış ve işbirliği sağlayarak toplumda uyumlu bir ortam oluşturabilir.

Kişisel Gelişim: İyi iletişim becerileri, bireylerin kendini ifade etmesine ve özgüvenlerinin artmasına yardımcı olur. Bu da kişisel gelişim ve başarı için önemli bir faktördür.

İlişkilerin Güçlenmesi: Aile içi, arkadaşlık ve iş ilişkilerinde sağlıklı iletişim, bağların güçlenmesine ve uzun süreli ilişkilerin sürdürülmesine yardımcı olabilir.

Günümüz teknoloji çağıyla birlikte iletişim ortamının sanal ortama dönmesinde ise; yüz yüze iletişim ve etkileşimin azalmasıyla özgüven, etkili konuşma ve iletişim doyumunda azalma olabilir.

İletişim birbirini fark etmekle başlar. Farkında olmadığımız biri hakkında duygu, düşünce oluşmayacağı gibi iletişim kurma isteği de olmaz. Fark ettiğimizde ise; o kişiye dair algılarımız oluşur ve onun hakkında bir kanaate varırız, bir değerlendirme yaparız kendi süzgecimizden. Böylece iletişim kurup devam ettirme veya sonlandırmaya karar veririz.

İletişimin temel aşamaları

İletişim Öncesi Hazırlık (Önceden Düşünme):

İletişim süreci genellikle iletişim öncesi hazırlıkla başlar. Bu aşamada iletişimciler, iletişim kuracakları kişi veya grup hakkında düşünürler, iletmek istedikleri mesajı planlarlar ve iletişim stratejilerini belirlerler.

Mesajın Kodlanması:

İletişimdeki bir sonraki aşama, mesajın kodlanmasıdır. Bu, iletişimcilerin düşüncelerini ve duygularını sözel veya sözel olmayan semboller aracılığıyla ifade etmeleridir. Mesajın doğru bir şekilde kodlanması, iletişim sürecinin etkili olmasını sağlar.

Mesajın İletimi:

Mesajın iletimi, iletişimcilerin mesajı alıcıya ulaştırdığı aşamadır. Bu süreçte, mesaj sesli, yazılı, görsel veya bedensel olarak iletilir. İletim sürecinde iletişim kanalları kullanılır ve iletişimciler mesajlarını alıcılara aktarır.

Alıcı Tarafından Algılanması ve Kodlanması:

Alıcı tarafından mesajın algılanması, iletişimde önemli bir aşamadır. Alıcı, iletişimciden gelen mesajı algılar, anlamlandırır ve kendi deneyimleri, inançları ve duygusal durumu doğrultusunda kodlar. Bu aşamada, iletişim süreci alıcının anlayışına ve yorumlamasına bağlı olarak şekillenir.

Alıcının Geri Bildirimi (Yorumu):

Alıcının geri bildirimi, iletişim sürecinin etkili bir şekilde gerçekleşmesini sağlar. Alıcı, iletişimciden gelen mesajı anladığını ve nasıl yorumladığını iletişimciden geri bildirir. Bu geri bildirim, iletişimciye iletilen mesajın ne kadar doğru anlaşıldığını ve iletişimde herhangi bir yanlış anlama olup olmadığını anlamasına yardımcı olur.

İletişim Sonrası Değerlendirme ve Geri Bildirim:

İletişim süreci sonrası değerlendirme, iletişimcilerin iletişim sürecini gözden geçirip analiz etmelerini sağlar. Bu aşamada, iletişimde başarılar ve iyileştirme alanları belirlenir. Geri bildirimler, gelecekteki iletişim deneyimlerini geliştirmek için kullanılır.

Bu aşamalar, iletişimin herhangi bir türünde (sözlü, yazılı, görsel vb.) genellikle gözlemlenebilir. Her aşama, iletişimin etkili ve anlamlı olmasını sağlamak için önemlidir ve iletişimcilerin iletişim becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur.

 

 

 

Güvenli Bağlanma

Güvenli bağlanma çocuğun en önemli ve en temel ihtiyacıdır. Bu ihtiyacı karşılandığında yaşamda güçlü ve kendisiyle, insanlarla veya dünyayla ilişkisi sağlıklı oluyor.

Güvenli bağlanma; annenin (veya anne yerine geçen bakıcının) çocuğun ihtiyaçlarını yeterince ve zamanında karşılamasıyla ortaya çıkan güvenli duygusal bağdır. Bu bağla birlikte çocuğun keşfetme arzusu, merak, soru sorma ve cevaplarını arama, sosyalleşme, kendini güvenle ortaya koyma gibi olumlu özellikler oluşur. Güvenli bağlanma oluşmadıysa sağlıksız olarak nitelendirebileceğimiz kaygılı ve kaçıngan bağlanma ortaya çıkabiliyor.

Anne eğer çocuğun ihtiyaçlarını zamanında ve yeterince gidermede tutarlı değilse, kaygılı bağlanma ortaya çıkıyor. Çocuk güvenmek ya da güvenmemekte karar veremiyor ve böylece şüpheci bir bağlanma ortaya çıkıyor. Çocuk, anneden ayrıldığında diğer bağlanma türlerine göre daha stresli oluyor ve anne geri geldiğinde sakinleşmesi daha uzun sürüyor.

Kaçıngan bağlanmada ise; anne çocuğuyla duygusal olarak uyumlu değilse, duygusal tepki vermiyorsa, iletişim kurmuyor ve ilgi göstermiyorsa; çocuk artık bağlanma nesnesini yok saymaya başlıyor. Yanında olması ya da olmaması, gitmesi ya da gelmesine tepki vermiyor.

Güvenli bağlanma anneyle ve diğer insanlarla sağlıklı ve güvenli bağlanma oluşturmanın yanında çocuğun kendisiyle ilişkisini de sağlıklı bir şekilde düzenler. Çocukluk döneminde eleştirel düşünme tam olarak gelişmediği için çevre nasıl davranırsa benlik algısı öyle oluşuyor. Örneğin; ebeveyni çocuğa kendisini değerli hissettirirse kendisine değer verir ve değerli olduğu inancı yerleşir. Aynı şekilde değersiz gibi davranırsa çocuk kendisini değersiz görür ve değersiz hissettirildiğinde buna karşı tutumunu değiştirebilecek eleştirel düşünmeye henüz sahip olmadığı için değersizlik inancı oluşabilir. Dolayısıyla çocuğun kendine şefkat göstermesi, değer vermesi veya kendini güvende hissetmesi çevreyle doğrudan bağlantılı.

Bağlanmanın etkileri yetişkinlikte eş seçerken veya kişinin eşiyle ilişkisinde de etkili bir durumdur. Örneğin; kaygılı bağlanan bir yetişkin eşine karşı aşırı sahiplenici ve kıskanç davranışlarda bulunur ve bir türlü kendini ilişkiye güvenle bırakamadığı ve güvenemediği için yakınlaşma ihtiyacı tam olarak karşılanmaz. Dolayısıyla yakınlaşma ihtiyacı daha fazladır. Kaçıngan bağlananlar ise; eşini kendinden uzak tutma ve duygusal ilişkiye karşı isteksiz olma davranışları sergilerler çünkü daha önce kurduğu bağlanma türü bu şekildedir.

Birey kendi bağlanma stilini fark edip bunu dönüştürmek istediğinde doğru yönlendirme ve adımlarla bağlanma stilini değiştirebilir.